İYİ EBEVEYN OLMAK

Çocuk ve gençlerimiz merak ettikleri, keşfetmek, öğrenmek istedikleri dünyanın içinde büyümekteler. Biz yetişkinler de çocuklarımız da her an zıt duygularla ilişkili durumlarla karşı karşıya kalırız. Sevgi ve yalnızlık, neşe ve korku, kendine güven ve güvensizlik, özgürlük ve kısıtlamalar…
Çocuklar için de biz yetişkinler için de ızdırap içerisinde olmanın en önemli sebebi; hep olumlu olanı istememiz ve kovalamamızdır. Halbuki; olumsuz durum ve duyguları vargücümüzle dünyamızdan uzaklaştırmaya çalıştığımız sürece, ne yazık ki olumlu durum ve duygulara da dünyamızın kapılarını kapatmış oluyoruz. Başarılı olmak istiyoruz ama başarısızlıkla ilgili risk almak istemiyoruz. Yakın, samimi bir ilişki içinde olmak istiyoruz ama ayrılma ihtimaliyle ilgili risk almak istemiyoruz. Dolu dolu ve anlamlı bir hayat yaşamanın kaçınılmaz riskleri olduğu gerçeğini kabul etmek istemiyoruz. Negatifi uzaklaştıralım derken farketmeden pozitifi de uzaklaştırıyoruz.
Aslında benzer şekilde; pozitif durumları negatif durumlardan ayırma çabamız çocuklarımızla ilgili de devam ediyor. Onların tutkulu ve coşkulu olmalarını seviyoruz ama çocuklarımız tutkularını yaşarken kaçınılmaz olarak ortaya çıkan ‘olumsuz duygularını’ yok sayıyoruz ve onları aşırı duygusal olmakla eleştiriyoruz. Çocuklarımızın yaratıcı ve keşfedici yönlerini seviyoruz ancak bu sırada risk almalarına izin vermiyoruz. Onların sosyal olmalarını, yakın arkadaşlıklar kurmalarını istiyoruz ama çocuklarımız en ufak şekilde bizden ve onlara çizdiğimiz sınırlardan uzaklaştığında sert önlemlerle arkadaşlıklarını engellemeye çalışıyoruz.
Sonuç olarak dünyayı, kendilerini ve insanları keşfetmelerini engelliyoruz. Duygularını yaşamalarını yasaklıyoruz (erkekler ağlamaz, benim çocuğum korkmaz, bu şekilde üzülmemelisin…). Yeni yerler ve aktiviteler keşfetmelerine
izin vermiyoruz (oraya gitmemelisin, şu aktiviteyi yapamazsın…). Şimdiki anı yaşamalarını kısıtlıyor ve bugünlerini tamamen gelecek kaygıları üzerine inşa etmelerini teşvik ediyor ve onları zorluyoruz (geleceğini düşünmek zorundasın…). Onlar üzerindeki etkimizi hep daha da arttırmak istiyoruz (beni dinleyeceksin arkadaşını değil, benim istediğim gibi davranmak zorundasın, sana ben bakıyorum, bana muhtaçsın…).
Çocuklarımızın davranışlarını ve duygularını katı bir şekilde kontrol etme çabamız kısa vadede işe yarıyor ya da yaramıyor. Uzun vadede hem onlarla uyumumuzu bozuyoruz, hem çocuklarımızın ruhunda derin yaralar açıyoruz hem de çocuklarımızın yaşına uygun beceriler geliştirecek şekilde büyümelerini engelliyoruz.
Biz yetişkinler iyi niyetliyiz ancak; kendi ellerimizle çok sevdiğimiz çocuklarımıza ciddi zararlar veriyoruz. Untmayalım ki; cehenneme giden yol iyi niyet taşlarıyla örülüymüş.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s