Son 10 senedir mutsuzluk, kaygı, stres, travma, suçluluk hissi, şüphecilik, öfke gibi psikolojik süreçler yaşayan binlerce kişiye yardım ettim. Yukarıda bir kısmını saydığım duyguların; günlük davranışlar ve alışkanlıklar üzerindeki etkisiyle kişilerin diledikleri gibi bir hayat yaşamasını engellediğini gördüm. Geçmişin haksızlıklar, kırgınlıklar ve kızgınlıklarını anlamlandırmakla ilgili tekrar tekrar düşünüp durmak ya da sevdiklerimiz ve kendi geleceğimizle ilgili felaket senaryoları üzerine zihinsel ve davranışsal olarak yapılanlar; kişinin günlük hayatına odaklanmasını güçleştirmektedir. Duygularımız belli oranda yoğunlaştığında bedenimize de yansır. Örneğin kaygımız yoğunlaştığında çarpıntı, nefes darlığı, tansiyon yükselmesi, titreme, ağız kuruluğu, mide şikayetleri, bulantı, öğürme, kusma, iştahsızlık ve kilo kaybı, boğazımızda düğümlenme hissi, sık tuvalet ihtiyacı, baş dönmesi, denge kaybı gibi bedensel değişiklere yol açabilmektedir. Psikolojik süreçlerle ilişkili bedensel yakınmalar fiziksel bir hastalık yönünde sağlık endişesine yol açabilmekte, duygu ve davranışlara etki ederek, kişilerin günlük hayatlarını kısıtlayabilmektedir. Neticede birçoğumuz için; duygularımız, düşüncelerimiz ve psikolojik kökenli fiziksel şikayetlerimiz nasıl bir hayat yaşayacağımız konusunda haddinden fazla belirleyici olabilmektedir.
Bunların yanında hepimizin hayatta bize yol gösteren, hayatımıza anlam ve mana katan, hayattaki istikametimizi belirleyen kendimize özgü değerlerimiz mevcuttur. Bunlar yardımsever olmak, ahlaklı olmak, dürüst olmak, adil olmak, sevgi dolu olmak, faydalı olmak şeklinde özetlenebilir. Bu değerler bize yol gösteren pusulamız gibidir. Ne yazık ki içimizde ruhsal anlamda fırtınalar koptuğunda; duygularımız, düşüncelerimiz ve psikolojik kökenli fiziksel şikayetlerimiz engel teşkil etmek yönünde ağır bastığında; pusulamız şaşabilir ve dilediğimiz gibi bir hayat yaşamaktan uzaklaşabilmekteyiz. Hayatımızı bir gemiye, değerlerimizi de bir pusulaya benzetirsek duyguların yarattığı fırtına ve dalgalar gemimizin rotadan çıkıp denizin ortasında savrulmasına yol açabilmektedir. Duygularımız tesiri ile savrularak arzuladığımız nitelikte bir ebeveyn, dost, iş arkadaşı, vatandaş, öğrenci, evlat gibi davranamadığımızda da ne yazık ki kendimizi daha da kötü hissederiz.
Ben kabul ve kararlılık terapisi prensiplerini esas alarak danışanlarıma yardımcı olmaktayım. Bu terapi ilkeleri ışığında; danışanlarımın değerleri doğrultusunda anlam, mana dolu; kaliteli ve verimli bir hayat yaşamaları adına önlerinde engel oluşturan olumsuz düşüncelerini, duygularını, anılarını ve fiziksel duyumlarını daha etkili bir şekilde ele almaları konusunda yeni beceriler edinmelerini sağlıyorum. Psikolojik şikayetlerin sizleri kısıtlamasını engellemek konusunda danışanlarımla bir takım ilişkisi içerisinde çalışıyoruz.
Bunun yanı sıra; psikiyatri tedavilerinde psikoterapi gibi psikiyatri ilaçları da bizim önemli araçlarımızdan biridir. Psikiyatri ilaçlarını koltuk değneğine benzetebiliriz. Biz danışanımla bir takım ilişkisi içerisinde daha kaliteli ve verimli bir hayat yaşamak doğrultusunda ilerlerken; ilaçlar bize destek olur ve zaman kazandırır. Yoksa ilaç bizlere birşey öğretmez ve kalıcı çözüm sağlamaz. “Esas olan ve merkezde olan insan ve yaşadıkları; ilaç arka planda ve yardımcı” felsefesini benimsemek suretiyle danışanlarıma yaklaşmaktayım.