UYKU SORUNUN MU VAR?

Yatağa girdiğin zaman uyuyamıyor musun? Ne yapsan nafile mi? Uyuyabilmek için birçok yöntem denedin ama işe yaramıyor mu? Merak etme yalnız değilsin. Uyuyamamanın ne demek olduğunu kendi tecrübelerimden de çok iyi bilirim. Uyuyamamak çok can sıkıcıdır; hele bir de yarın performans gerektiren birçok iş seni bekliyorsa…

Araştırmacılar tarafından süregelen uyku bozukluğu ile kalp ve böbrek hastalıkları, şeker hastalığı, inme ve yüksek tansiyon arasında kuvvetli bir ilişki saptanmıştır. Ayrıca uyuyamamanın beyin fonksiyonlarına, karar verme süreçlerine, problemleri etkili çözebilme becerisine, depresyon hastalığına da olumsuz etkisi gösterilmiştir.

Ne yazık ki; uyku sağlığımız için bu kadar değerliyken; uyuyabilmek adına uygulanacak birçok klasik yöntem de genelde başarısızlıkla sonuçlanmaktadır. Uykuyla yapılan kavganın kaybedeni nerdeyse herzaman bellidir. Kavgayı genellikle uykusuzluk kazanmaktadır. Eminim ki; bu yazının uykusuzluktan muzdarip okuyucuları olarak sizler de uyuyabilmek için birçok yöntemi uygulamışsınızdır.

Son gelişmeler uyku sorunu ile ilgili bize yeni bir bakış açısı sunuyor. Bunu duyunca üzülebilirisniz: Uykuyu kontrol etmeye çalışmak işe yaramamaktadır!!!

Şöyle düşünün; uyumak için çaba harcıyorsunuz, mümkün olan tüm yöntemleri deniyorsunuz, adeta uykuyla kavgaya girişiyorsunuz; acaba uykuya dalma ihtimaliniz artar mı, azalır mı? Şimdi bunu biraz anlamaya çalışalım…

Vücudumuzla ilgili doğal süreçler pek müdahaleye gelmez. Mesela nefes alıp vermemizi kontrol altına almaya çalışırsak; nefes alıp vermede güçlük çekeriz. Kardiyoloji doktorları bazı kalp hastalıklarında; hastalarına nabız sayısının, yani kalp atışlarının hızlanmamasını önerir. Bu durumda kardiyoloji doktorunun hastadan istediği kalp atış sayısını kontrol etmesidir. Sonuç bu hastalar genelde panik atak şikayetleri ile psikiyatriste başvururlar. Çünkü kalp atışlarının hızını kontrol etmek bizim elimizde değildir. Neticede vücudumuzla ilgili doğal süreçler pek müdahaleye gelmez. Aslında bazı süreçleri akışına bırakmak daha doğrudur.

İnsanoğlu binlerce asırlık tarihinde problem çözmek yani dış dünyayı kontrol etmek konusunda uzmanlaşmıştır. İnsanoğlunun bu özelliği halen neslimizi devam ettirmemiz ve bu denli konforlu yaşayabilmemize katkıda bulunmuştur. Sorun dış dünya kaynaklı ise problem çözmeye programlı aklımız çok işe yaramaktadır. Bu yönümüz; atalarımızın ve bizim doğaya ait tehditlerden korunmamızı sağlamaktadır; rüzgardan, soğuktan ve sıcaktan muhafazalı evlerimizde konforlu şekilde yaşamamız mümkün kılmaktadır; gıda sıkıntısı yaşamamamıza katkıda bulunmaktadır. Anlayacağınız, dış dünyayı kontol etmek belli ölçüde mümkündür ve yararlıdır; ancak söz konusu olan düşüncelerimizi, duygularımızı, nefesimizi, kalp atışlarımızı ya da uykumuzu kontrol etmek olduğunda başarısızlık kaçınılmazdır.

Uyku sorunları ile ilgili uygulanan neredeyse tüm müdahalelerin tuzağa düştüğü nokta aynıdır: Uykuyu kontrol etmeye çalışmak sorunu daha da derinleştirmektedir. Size konuyle ilgili bir soru sormak isterim. Hayal edin; çok uykunuz var ve yarı uyur, yarı uyanık bir haldesiniz. Tam o anda kafanıza gün içerisinde yaşadığınız bir sorun takıldı. Kafanızda bu sorunu anlamak ve çözmek için sorular soruyorsunuz. Sonuç ne olur, derin bir uykuya mı dalarsınız; yoksa daha da canlanır mısınız? Sanırım cevap ikincisidir. Uyumaya engel buna benzer sorunları çözmeye çalışmak da aynıdır.

Gece aniden endişe veren düşüncelerle uyandın ya da zaten bu düşünceler sebebiyle uyuyamamıştın. Genelde yaptığımız bu endişe veren düşünceleri kafamızdan uzaklaştırmaya çalışmak ya da kendimizi durumun bu kadar kötü olmadığına inandırmaya çalışmaktır. Bazılarımız da bu kötü düşüncelerden kurtulmak için iyi şeyler düşünmeye çalışırız. Sonuç olarak; uyumamıza engel olumsuz düşüncelerimizi çözülmesi gereken bir problem olarak görürüz ve ortadan kaldırmaya çalışırız. En nihayetinde; düşüncelerimizi kontrol etmek için harcadığımız bu efor galiba bizi daha da uyanık kılıyor. Peki o zaman ne yapacağız dediğinizi duyar gibiyim?

1) Uyuyamıyorsan dinlen. Uyumak için değil dinlenmek için yat. Göreceksiniz ki; uyuyamadığınız takdirde dahi; sabaha kadar yatakta dinlenmiş olmak ertesi gün sizi dinç ve zinde kılacaktır. Bu sırada zihniniz sizi her zamanki gibi uykuya dalmak için birçok yöntem uygulamaya davet edecektir. Zihninizin bu nazik davetlerini kibarca geri çevirin.

2) Sadece fark et! Çeşitli hayat dertleri ve endişeleri aklınıza gelecektir. Onların içine balıklama dalacağınıza onları sadece fark edin. Düşüncelerinizi iskeleden seyretttiğiniz denizdeki dalgalar gibi düşünebilirsiniz. Zihninizde her bir dalganın üzerine düşüncelerinizi yazın ve dalgaları seyredin. Dalgaların içinde sağa sola savrulmaktan daha az yorucu olacağını iddia ediyorum!

3) Uykusuzlukla ilgili düşünce ve duygularınızı kabullenin. Buradan kasttetiğim uykusuzluğa teslim olmak değil. Sadece uykusuzlukla ilgili düşüncelere kapılmamayı kastediyorum. Bırakın; ‘herkes uyudu ben hala uyuyamadım’, ‘yarın çok yorgun düşeceğim’ gibi düşünceleriniz olduğu gibi kalsın.

Önerdiğim teknikler muhtemelen süregelen alışkanlıklarınıza ters düşecektir. Uygulamanızı öneririm. Sanırım kaybedecek birşeyiniz yok. Zaten mevcut uykuya dalma stratejilerinizin işe yaramadığını tahmin ediyorum. Ayrıca eminim ki uykusuzluk probleminizle kavga etmekten çok yorgun düşmüşsünüzdür. En azından bu beyhude çabaya daha fazla emek ve zaman harcamamış olursunuz.

Yatağa gir, gözlerini kapa ve dinlen!

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s